2002 : Kıyılarımıza yakın 3 Yunan adası

1 - 20 Temmuz 2002 tarihleri arasında eşim ve iki kızımızla gerçekleştirdiğimiz Kuzey Ege seyri artık Lolita isimli yelkenlimiz ve bizler için son 4 senedir her yaz tekrarladığımız bir keyif ve heyecandan öte bir tatil oldu.  

   Bu kez hedefimiz Kuzey Ege' de sahillerimize yakın Yunan Adaları idi.  Bu yazımı bu adalarla ilgili kısa bilgiler vererek, buralara seyir yapmayı düşünen yelkenci dostlarımıza güncellenmiş bilgiler sunmak üzere hazırladım. Özellikle bu adalara gitmek isteyen ama pratik bilgiler arayan arkadaşlarımıza pek çok önemli bilgi aktarabileceğimizi ümit ediyorum.  

   Rotamız Istanbul  - Çanakkale (133 mil) - Midilli / Mythilini (81 mil)  - Plomari (18 mil) - Sakız/Chios (40 mil) - Samos/Port Vathi (53 mil)  - Pythagorion (20 mil)  - Kuşadası (19 mil) - Alaçatı (50 mil) -Çeşme (18 mil) - Plomari (40 mil) - Midilli (18 mil) - Bozcaada (56 mil) - Şarköy (69 mil) - Marmara Adası (21 mil) - Istanbul (71 mil) olup 20 günde 792 mil dümen suyumuzda bıraktık.  

  Doğrusunu isterseniz rüzgarlarımız keyifli ve denizler oldukça kolayımıza idi.  Yanımıza aldiğımız haritaların yanısıra www.1yachtua.com sitesinden indirdiğimiz bazı portolon haritaları da her ne kadar tam güncel olmasa da epey fayda sağladı. Bunun dışında daha evvel adalara seyir yapan arkadaşlarımızdan da bazı bilgiler edindik.  

  Yunanistan toprağına ilk ayak basacağınız adadaki limanın bir PORT OF ENTRY olması şart. Yani ülkeye giriş limani. Bu Midilli' de Midilli şehri, Sakız' da Sakız (Chios) şehri ve Samos' ta Pythagorio şehri. Bu şehirlerin dışında bir şehire girerek ülkeye ayak basmanız mümkün değil. Ama bir kere giriş yaptıktan sonra ikinci bir adada istediğiniz limana girebilirsiniz. Aynı şekilde ülkeden çıkışın bu limanlardan birinden yapılması gerekiyor.  
   Biz de 2 Temmeuz günü Yunan karasularına girdiğimizde Yunan  bayrağını sancağa, akşamüzeri Midilli limanına vardığımızda karantina bayrağını da iskeleye çektik. Bizi iç liman girişinde sancakta liman polisi çağırarak, gümrüklü alana bordalamamızı istedi. Burada önce içinde geçerli Schengen vizeleri olan pasaportlarımızla birlikte polise gittim. (Geri kalanlar teknede kaldı.) Bir crew list (mürettebat listesi) bulundurmakta yarar var. Yanınızda olmazsa yazmanızı istiyorlar. Bu mürettebat listesi üzerinde teknede bulunan herkesin soyadı, adı, doğum tarihi, doğum yeri, pasaport numarası ve milliyeti alt alta yazılmış olmalıdır.  Tercihen aynı kağıda listenin üzerine teknenin adını, boyunu,  gross ve net tonilatosunu da yazınız. Bu bilgiler her limanda tekrar tekrar istenmektedir. Bu listeden bol bol fotokopileyerek, yanınıza almayı ihmal etmeyiniz. Burada pasaport işlemlerini tamamladıktan sonra gümrüğe gittim ve yanımızda getirdiğimiz eşyalarla ilgili bir deklarasyonda bulundum. Bir ay geçerli Transit Log yaklaşık 30 Euro tutarında. (Bu süre bize yetiyordu.) Daha sonra tekrar tekneye döndüm ve polis artik liman içine girebileceğimizi ve bağlandıktan sonra Liman Polisinin bulunduğu binaya gitmemizi istedi.    


Midilli


  Buradan ayrıldık ve liman içine bordaladık. Oldukça sakin bir liman olmakla beraber, bazı bölümlerinde su problemi çıkabilir. Liman polisi olan muslukları bazen açıyor, bazem kimseyi bulamıyorsunuz. Genelde bu tür hadiseleri liman polisine sormak uygun olabilir. Kimseyi bulamazsanız 12. kanaldan çağrı yapılabilir. Elektrik pek sorun değil. Burada Setur marinada kullanılan 3lü prizler elektrik panolarına uyuyor. Bağlanıp üstümüze çeki düzen verdikten sonra teknemizi kilitleyip liman polisine gittik. Burada Transit logunuza geldiğimiz ve gideceğimiz limanı işleyip onayladılar ve ayrılırken gelmemizi istediler. Yine daha evvelce söylediğim gibi her seferinde bir crew list alıyorlar ve bağlama parasını teknenin boyuna göre hesaplıyorlar. İlk giriş nedeniyle de 55.18 Euro tutarında bir Ayak Bastı parası ödedik. Daha sonra evraklarımızı alarak teknemize geri döndük. Akşam tavsiye üzerine Midilli' nin kuzeyinde Panagioda sahil semtinde yemek yedik. Hafta içi olduğundan olsa gerek epey sakindi. Ama biz de zaten bu sakinliği, etrafımızda kalabalık olmaması halini özlemişiz.   3 Temmuz sabahı önce polise giderek bağlama parası olarak 5 Euro civarında bir bedel ödedik. Burada kesilen makbuzları Yunanistan gezisi bitene kadar saklamakta fayda var.  Bulunduğumuz yerden ayrılıp lokal yelkenlilerin bulunduğu rıhtımda bir yata bordalayarak, aktığını keşfettiğimiz bir musluktan suyumuzu doldurduk. Sonra doğru güneye; ver elini bir sonraki liman.  Midilli  adasının doğu sahilinden önce güneye doğru seyredip, havaalanının kıyısından 2-3 rüzgar jeneratorünün bulunduğu Akra Maleas' ı döndükten sonra önce oldukça derin bir koyda denize girdik. Hemen sonra da ilk derin körfezin ağzında batı sahilinde denize girip daha sonra içine doğru seyrederek, batı sahilinde Scala köyünün balıkçı iskelesinde bulunan  ve bize önceden tavsiye edilen bir restorana kıçtan kara bağlanarak öğle yemeği yedik.   2 çipura, 2 kalamar, 2 patates kizartmasi, 2 salata, 3 bira, 2 kola helalinden 45 Euro tuttu. Manzara bedava.

   Yemekten sonra da Plomari'
ye devam ettik.  Plomari okudugumuz kaynak kitaplara gore Ouzonun başkenti sayiliyor. Burada oldukça rahat bir limana bağlandık. Yatlara ayrılan yer dolu olduğundan ilk gidişimizde karaya yakın bağlı olan balıkçıların yanına girdik. Burada derinlik problem yaratmadığı gibi (bizim draft 1.22 m) tonoz olduğundan demirlemeden baştan ya da kıçtan kara yanaşmak mümkün. Biz her iki seferde de baştan kara bağlandık. İlk bağlandığımız yerde 3lü marina prizleri ile elektrik almak mümkün olduysa da 2.gelişimizde bağlandımız yatlara ait dış rıhtımda (burası yeterince derin) elektrik yoktu. Bizim Kuşadası Setur Marinada kullandigimiz 5li fişlere uygun olduğunu sandığımız prizlere benzer prizler varsa da, standardı farklı olduğundan (sanırım 32 A) bu fiş/prizleri 2. gelişimizde kullanamadık. Bu arada akşamüzeri su bulamama telaşı yaşadıysak da daha sonra suyun rıhtımın hemen teknelere bakan yüzünde gizli sakli bir yerde olduğunu keşfettik. Burada musluk ağzı için özel bir manşon gerekmesine rağmen, bizde bulunmadığı için hortumumuzu musluğun ağzında bezle bağlı tutarak suyumuzu doldurmak yolunu tercih ettik. Bağlandıktan sonra evraklarımızla birlikte birkaç yüz metre ileride olan Port Police binasına giderek işlemlerimizi tamamladık ve bağlanma ücretini ödedik. Burada gorevli polisin Türk Milli Takımını öve öve bitirememesi ise bizim icin ayrı bir gurur kaynağı oldu.   Akşam yemeğini şehrin içinde bir dere kenarinda bulunan yaşlı bir çınar ağacının altında Giannatsi ya da Barbayani isimli  lokal üreticilerden satış mağazalarından aldıktan sonra (70 lik bir uzo 5 euro) akşam yatmaya döndük.  






Plomarion
    

Ertesi gün ver elini Sakız adası. Yaklaşık 40 millik seyirden sonra Sakız adası ve Iounissa adalarının (Papaz adası olarakta biliniyor) aralarından geçip, Iounissa'nin güney sahilinde, buradaki yerleşim biriminin batısında şirin ve temiz bir koyda demirledik. Deniz gerçekten çok temiz ve keyif veriyor. Öğle yemeğini de burada yemeği düşünürken, yemekleri çıkardığımızda arıların toplu istilasina uğrayıp buradan ayrılmak zorunda kaldık. Daha sonra limanına baktığımız Iounissa kasabası öğle saatlerinde oldukca sessiz olunca, sahilde lokanta vs. de göremeyince iyisi mi Sakız adasına devam etmeye karar verdik. Öğleden sonra Sakız şehrinin kuzeyinde bir koyda denize girdik ve akşamüzeri Sakız adasının limanina baglandik. Burada limana girdikten sonra iskelede bulunan kısa mendireğin sahil bölümünde tarafında yabancı yatların bağlandığı rıhtıma demirleyerek kıçtan kara olduk. Burada da suyun olmadığını farkedince doğrusu biraz hayal kırıklığı oldu. Ama Allah'tan bu sahile bakan bir yaşlı adam, bize istersek su bulabileceğini söyleyince ve çiçekli refüjü gösterince, kısa bir araştırmadan hemen sonra çiçeklerin bulundugu yerde ankastre bir sulama musluğu bulduk ve her iki akşamda geç saatte (el ayak çekilince) buradan suyumuzu doldurduk.   Burada bir başka dezavantaj Port Police binasinin yeri. Limanin ta karşı ucunda yer alan polise gitmek 15-20 dakika süren hızlı bir yürüyüşle mümkün.  Akşam limanda sürekli feribotlarin yanaşmasi nedeniyle oluşan solugan sürekli bir çırpıntıya neden oluyor. Ama buna da yapacak çok bir sey yok. İlk akşam yemeğimizi limanda sahil yolu boyunca yer alan kafelerin bulundugu kalabalık caddenin uzerinde bulduğumuz bir lokantada yedik. Burada kafeler gençlerle dolu ve hiç bitmeyen bir hareketlilik var. Bağlandigimiz yerin nispeten sakin olması rahat bir uyku uyumamız anlamına geliyor.  5 Temmuz sabahi burada bulunan, telefonunu polisten aldigimiz bir benzinciyi arayip mazot istedik. Adam her ne kadar 75 litre yakıtı az bulduysa da, yine de sozünde durup 3 bidonla bize yakıtımızı söz verdigi saatte getirdi. Yakita 50 Euro para ödedik. Doğrusu mazot bedeli burada Avrupa ülkelerinden ve bizden çok ucuz. Aynı gün burada bir otomobil kiralayarak (Hyundai  -  Atos/klimali : günlüğü 45,00 Euro) çepeçevre adanın etrafını dolanmaya karar verdik. Bu yol hemen hemen 200 km civarında tutuyor.  Adanın güneyinde birkaç ilginç eskiden kalma evleri barindiran köy bulunuyor. (mesela Phyrgi)



Phyrgi 
Adanın batı sahili ise dağların yükseklerden denize paralel kavuştuğu ve sadece birkaç minik kasaba ile ıssız koyun bulunduğu bir siluet çiziyor. Bu nedenle tekne ile bu sahil cok ilginç değil. Yol sarp ve 2.dünya savaşı filmlerini andıran nitelikte.. süper panoramik.. Yine de burada adanın ortasının biraz üzerinde yer alan Volissos'un kıyısında Limnia köyünde bir restoran bulup, bir seyler atıştırdık. Doğrusu fiyatlar oldukça yüksekti.   Bu koyda kuzeye kapalı küçük bir limanda mevcut. Buradan adanın kuzeyinde bulunan Marmaro kasabasına devam ettik. Derin bir koyun içinde yer alan şirin bir kasaba ve korunaklı bir liman. Az sayıda olmakla beraber elektrik ve su alma imkanı var. Derin suda rıhtıma bordalayan 2 yatı görüp bunun farkına vardık. Kasaba da beyaz ve mavi tonların hakim olduğu sahil lokantaları keyifli bir görüntü veriyor.   Birkaç resim çektikten sonra buradan ayrılıp, adanın doğu sahilini takip ederek, şehre geri döndük. Yolda sanırım Langhada, ya da Pantoukios isimli köylerden birinin bulunduğu derin koy, bizim Tarabya koyunun eski halini andırıyordu. Akşam buraya gitmeye karar verdiysekte birkaç koy önce olan bir başka koya gittik ve yemeğimizi orada yedik.   Oradaki restoranda da sorunca Istanbul' dan geldiğimizi oğrenen aşçı bize ve özellikle çocuklara çok ilgi gösterdi. İstediğimiz yemekleri yapmak icin bize yardımcı oldu. Yemekten sonra geri dönup yattık.  Sakız adasının liman ücreti 2 gece için 14 Euro kadar tuttu.    Ertesi sabah liman çıkışı yaparken 12. kanaldan polise telsizle bilgi vermemizi istediler.   Temmuzun altıncı günü rotamızı Samos'a çevirdik. Pupadan gelen rüzgarla dalgalı bir havada kendimizi tahminimizden once Samos'un kuzeybatısında bulunan Karlovasi açıklarında bulduk ve daha sonra doğuya yönelerek akşamüzeri Samos' tan hemen onceki rüzgara kapalı sakin bir koyda denize girdik.  Burada oturanlar balkonlarının önünde demirleyen Türk bayraklı bir yelkenli görünce oldukça şaşırdılar

Daha sonra Samos'a geldik ve burada bulunan yatların arasına bordaladık. Liman kuzey-güney yönünde derin bir koy ve mendireği oldukça kısa ama yeterince korunaklı. Bir gece bu halde bağlı kaldıktan sonra ertesi günü karaya yapışıp teknemizi demirleyerek kıçtan kara bağlanmaya zorunlu hissettik. Bunun en büyük nedeni Samos limanında su kesiminin rıhtıma göre yüksek olması ve burada da hiç eksilmeyen ve vızır vızır işleyen feribotlardı. İlk gece rıhtımla aramıza bolcana usturmaça dizmemize ragmen soluganlar nedeniyle teknemiz sürekli rıhtımın üzerine binmeye zorlandı. Sabah baktık ki usturmaça kılıflarımız yırtılmaya ve delinmeye başlamış biz de demirleyip kıçtan kara yapmaya karara verdik. İlk gün yanaştığımızda Port Police'in liman girişinde bulunan kulübesinde kimse yoktu. Ama ertesi gün rutin devriye gezen bir polis gelerek bize limanın biraz ilerisinde sağda bulunan Port Police ana binasını göstererek evraklarla gelmemizi istedi. Bizde buraya gidip işlemlerimizi yaptırdık. Samos adası da diğer adalar gibi oldukça temiz ve bolcana yabancı turist ağırlıyor. Burada akşam limanda bir restorana gidip kendimize bir meze ziyafeti daha çektik. Adanın en önemli özelliği Muscat (misket) tipi tatlı şarapları ile ünlü olmasi. Ben pek sevmem ama Titi buranın şarabına bayıldı doğrusu. Kime sorsaniz buradan mutlaka Muscat şarabı alın diyorlar. Kızlarin da limon aromali Pepsi pek hoşuna gitti ve Istanbul'a kadar taşıdılar. Simdilerde içmeye, tükenmesine kıyamıyorlar... Adadaki ikinci akşamda arka tarafta tepelik bir restorana gittik ve liman manzarasının keyfini çıkararak bolca karides yedik. Menüde olmamasına rağmen kendilerinden istediğimiz ayıklanmış karides güveç icin bizi geri çevirmediler.   

 Samos
 
  
Bir sonraki gün (8 Temmuz) Samos' tan ayrılıp geniş bir yarim daire çizerek, Dilek boğazını geçip, Süngükaya adasının önünden geçerek Pythagorio
 limanına gittik. Yolda denize girince buraya akşamüzeri vardık. Ege' de seyir yapan yatların çok tercih ettiği ve feribotların uğramadığı son derece turistik şirin bir liman Pythagorio. Burada kalabalıktan ancak bir balıkçı motoru ile gezi teknesinin arasında yer bulabildik ve demirleyerek kıçtan kara bağlandık. Hemen bağlandığımız yerde ve yarım ay biçimindeki limanın her tarafında restoranlar ve kafeler mevcut. Hemen önümüzden su ve elektrik alabilme imkanımız var. Bazen elektrik kesik olsa da limanda dolaşan bir genç kız bu işlerden sorumlu ve yardımcı oluyor. Bize denk gelmemekle beraber eğer musluk kilitli olursa bunu liman polisi ile halletmek mümkün diye biliyorum. Liman polisinin binası bu minik koyun tam ortasında ve bu nedenle butun teknelere cok yakın.  Son derece canlı olan bu limanda bir sürü turistik eşya satan dükkan var. Herkes aksamlari trafiğe kapatılan limanda ve turistik eşya mağazalarının bulunduğu sokakta geziniyor. Biz de buraları biraz gezdikten sonra hemen bağlandiğımız yerde bulunan bir balık lokantasına giderek keyifli bir akşam yemeği yedik. Herhalde en pahalı yemek bu oldu ve yaklaşık 4 kişi 60 Euro verdik.  

   Belki de en çarpıcı olan açıklama şu ki;  bütün akşam yemeklerini dşarıda restoranlarda yememize ve kısıtlı seçim yapmamıza ragmen, ufak tefek alışveriş, bağlama paraları, yakıt ve transit log dahil 10 gece icin 4 kisi 1,000 Euro'dan az
 para ödediğimizi belirtmeliyim. Seyrimizin bundan sonraki bölümü bildik, tanidik limanlar olduğundan fazlaca uzatmadan yazımı burada noktalıyorum. 
Babakale - Bozcaada arasında böyle bir deniz görmek :-)


   Ama dönüşte de Plomari ve Midilli'ye tekrar uğramayı ihmal etmedik. Bunu da belirtmeden geçemedim ....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk teknemizin önce alınma ve sonra veda öyküsü

Önsöz / Intro