2017 : Yeni bir liman




Bu senenin seyir notlarına başlamadan Kaş ile ilgili birkaç cümle yazmam şart : 

Kaş Marina'da iki sene boyunca çok iyi hizmet aldığımızı, marina müdürü Tuncay Özses başta olmak üzere bütün ekibin olağanüstü olduğunu söylemeden geçemem. Doğası ve konumu da gerçekten harika bir marina.2 sene boyunca yaz demeden kış demeden yaklaşık 45 kez Istanbul'dan Kaş'a gittik geldik. Kaş'da Meis'de, Kekova'da yeni dostlar edindik ve güzel günler geçirdik. Denizi pırıl pırıl, havası, iklimi bizim gibi Istanbul'dan gidenler için bir cennet.

Kaş'ın Cuma günleri kurulan köy pazarında yağlı yoğurdu öğrendik, taptaze sebzelerden, dağlardan getirilen otlardan leziz yemekler yapıp yedik. Meis'in bakkalı gide gele dostumuz oldu, ona uğramadan adadan ayrılmaz olduk. Tekneyi Kaş'a götürmeden yaptığımız keşif gezisinde kılıç ızgaranın tadına baktığımız Vangelis (Athena Restaurant) yakın dostumuz oldu ve bize her seferinde birbirinden lezzetli yemekler sundu. Akrabası Skaros ile Giritli bir genç askerin haftasonu izin günlerinde beraber düzenledikleri sirtaki gecelerinde dans ettik, Akdeniz'in büyülü havasını teneffüs ettik. Sahilinde koca bir akya yakaladım.





Kaş'da geçen bu harika 2 yılın ardından Lolita'nın yeni limanını Orhaniye Palmiye Marina olarak belirledik. Bu seçimimizde yaşamımızın ileri ki yıllarını Söğüt köyünde geçirme planımız önemli bir rol oynadı.

Kış boyunca Bozburun yarımadasındaki alternatiflerimizi araştırdık, fiyatlarını soruşturduk ve ilkbahar sonunda Palmiye Marina'da karar kıldık. Tabii ülkeden ayrılan yabancı yat kiralama firmalarının boşalttığı iskelenin müsait hale gelmesi bize yardımcı oldu. 

23 Haziran günü teknenin motor bakımını yaptırıp Kaş'da dostlarımızla vedalaştıktan sonra marina'dan ayrılarak Meis'den Yunanistan'a giriş yaptık. Kendisine söyleyemeden Vangelis'de son bir yemek daha yedik, sirtaki izledik - kısmet kimbilir ne zaman yolumuz tekrar Meis'e düşer. 

Ertesi sabah erkenden Meis'den ayrılıp, Rodos'a dümen tutmaya başladık. gün boyu gideceğiz. Hava sabahtan sakin olsa da, öğleden itibaren batıdan esmeye başladı. Yaklaşık 70 millik bir seyir. Öğleden sonra Dalaman sahilinin 20 mil açığında, Rodos'a 15 mil kala epey derin suda, çıkrık aniden boşalmaya başladı. Hafif bir dalga olmakla beraber, gerekli mücadele kemerini kuşanarak, kamışı başladım sarmaya. Çok değil sürekli sararak 5-6 dakika içinde balığı tekneye kadar getirdik. teknenin yanına gelene kadar direnç göstermedi. Titi içeriden kancayı takılı olduğu yerden çıkarmaya mücadele ederken, balığın ağzındaki misinayı sıkıca kavrayıp balığı teknenin havuzluğuna attım. Müthiş bir duygu, insan hiçbir şey düşünemiyor. Gelen bir yavru albacor yani orkinos, uzun kanatlı ya da kocagöz dediklerinden. Bir gün önce telefonda yakın arkadaşım Selim'e bizi yolda büyük bir balık bekliyor demiştim :) Kuyruğu kesip bimini kromuna astık, kurusun ve diğer balıkları çağırsın diye. 




Bir taraftan rotayı düzeltip yeniden Rodos'a çevirirken, diğer taraftan taptaze orkinostan filetolar çıkarıp, sıcak havadan bozulmasın diye buzdolabına kaldırdık. Titi'de bende çok keyifli bir tatile başlıyorduk. 2 saat sonra önceden rezervasyon yaptığımız Rodos Marina'ya bağlandık. 2 gece kalacağız.

Rodos Marina, Setur işbirliği ile yönetiliyor olsa gerek, hem Setur posterleri hem de Türk ön büro görevlisi ile karşılaşınca biraz şaşırdık. Bağlanma bedeli gecesi 35 Euro tutuyor, elektrik ve su için 5 +5 Euro kredi aldık. Marina şehre biraz uzak, sıcakta yürümek zor. 
Taksi giderken 7, dönerken 5 Euro tutuyor. Rodos oldukça canlı, sokaklar, plajlar, çarşılar turist kaynıyor. Seneler önce geldiğimizde bu kadar hareket yoktu. Akşam güzel bir taverna terasında yemek yedik. 

Ertesi gün Pazar olduğundan, dükkanlar kapalı, biz de sabah geç hareketlenip, öğlene doğru şehre indik. Sahilde uzun bir yürüyüşün ardından eski limanda bir bira içtikten sonra tekneye döndük ve Ender Yüce'den alınan tarife uygun şekilde orkinos filetolarından gravlaks hazırladık. Bir ölçü şeker, iki ölçü kaya tuzuna bulanan kılçıksız filetolar, alüminyum folyoya sarılıp dolaba konulacak, her gün açılıp suyu akıtılacak ve temiz folyoya tekrar sarılıp dolaba girecek. 4-6 gün sonra gravlaks hazır. Akşam Can'ın tavsiyesine uygun olarak bir filetoyu da  mühürleyip yemeye karar verdik. Ama biraz fazla tavada tutunca içi de biraz pişti. Yine de çok lezizdi. Buradan ayrılmadan internet kartı almamız lazım. 26 Haziran Pazartesi sabahı, doğruca önceden yerini belirlediğimiz Vodafone dükkanına gittik. Biraz meşakkatle, bizim kartı yenilediler. 1 ay geçerli 5GB kart 40Euro. Biz de ağ dağıtıcısı zaten vardı, onu da devreye sokarak, yaklaşık tatil sonuna kadar internet sahibi olduk. Öğle saatlerinde halatları çözüp marinadan ayrıldık ve doğruca 22 mil mesafedeki Lindos'a gittik. Lindos Rodos doğu sahilinin en tanınan koyu. Burada demir atıp, kıçtan kara sahilden 2 halat aldık. Nihayet tatilde denize girme zamanı. Akşam sahildeki kale güzel aydınlatılıyor.

Salı günü yine uzun sayılacak bir yolumuz var. Rodos'un doğu sahilinden Karpathos'a 55 millik seyir yapacağız. Erken saatte rüzgarsız bir havada güneye iniyoruz. Yolda sırtımızı tekrar saldık ama balık yok. Karpathos'ta dostumuz Yorgo ile karşılaşacağımız için heyecanlıyız. Akşam olmadan kısa bir yüzme molasının ve liman ağzında balık bakmanın ardından limana girdiğimizde Yorgo bizi rıhtımda bekliyor. Yanaşıp karaya çıkınca sarılıp kucaklaşıyoruz. 2 sene geçmesine rağmen bizi hatırladı, biraz yaş almış. Elektrik ve su bağlantılarını hemen yapıyor. 2 gece bağlanmanın karşılığı 22 Euro. Niyetimiz bu defa Karpathos'a 1 gün fazla ayırmak. Ada eski dönemlerin önemli korsan yerleşimlerinden biri.

Polis işlemlerini hallettikten sonra akşam limanda dolu sayılacak restoranlardan birinde yemek yedik. Ertesi sabah kiralık araç firmalarının birinden bir araba kiraladık (son dakikaya kalınca 45 Euro ödedik) ve adayı gezmeye başladık. Adanın güneyinde hava alanı var. Batı sahilinden Finiki isimli küçük koyda kahvaltı ettik. Nektarios isimli restoran sahibi eğlenceli biri, bed sesli papağanı da buraya ayrı bir hava veriyor. Buradan çıkınca ormanlık bir bölgenin içinden kuzeye doğru yol alıp bu defa adanın doğu sahilindeki Aya Nikolaos köyüne indik. Yollar dar ve uçurum bol. Adanın sırtı yüksek dağlardan oluşuyor. Burada bir kayanın dibinde yüzme molası verdikten sonra Olimpos köyüne hareket ettik. Çıplak dağ yollarında erozyon çok fazla, yol bir kenarı uçurum, diğer tarafından ise yola sürekli taş akıyor. Viraj çok ve tedbirli gitmek lazım. Kiraladığımız aracın ön süspansiyonundan gelen alışmadık sesler de ilave olunca biz de tedirgin olduk. Olimpos köyü bu adanın önemli çekim merkezlerinden - dar, uzun ve yüksek adanın, denize bakmayan bir aralığına yolları olmayan, evlere patikalarla ulaşılan bir köy inşa etmişler. Belki de korsanlardan korunmak için görülmemeyi uygun görmüşlerdir.  Merdivenlerle ulaşılan köy evleri birer sanat atölyesine dönüşmüş, her birinin önlerinde geleneksel kıyafetli yaşlı kadınlar oturuyor. Ayaklarında çizme! Ev yapımı makarna, bu yörenin özelliklerinden.







Köye tepeden bakan bir terasta biz de soğuk bir bira için soluklandık. Olimpos'tan ayrıldıktan sonra buranın limanı olan Diaphani'ye inip bir yüzme molası ve gecikmiş bir öğlen yemeği yedik. Ardından dönüşe geçerek Pigadia'ya geri döndük. Yolda bulduğumuz süper marketten eksiklerimizi tamamlayıp, aracı iade ettik. Yunanistan'da yakıt pahalılaşmış.

Akşamüzeri biraz Yorgo ile sohbet edip hasret giderdik, kendisine Istanbul'dan getirdiğimiz sucuğu armağan ettik. O da bize ev yapımı uzo ile yabani dağ kekiği getirmiş sağ olsun. Akşam güzel bir terasta yenen akşam yemeğinin ardından günü sonlandırdık. Ertesi gün Kasos'a gitme planı bölgeye hakim 55 knot ve üzeri rüzgarlar nedeniyle iptal oldu ve kuzeye çıkmaya karar verdik. Hedefimiz 43 mil mesafedeki Khalki.

29 Haziran sabahı polis ofisinde küçük bir sorun yaşandı. Sigorta poliçemizin bütün sayfalarının fotokopisini çekmemişler ve teminatların yetersiz olduğu görüşündeler. Neyse işi daha iyi biler birileri gelip nöbeti alınca orijinal poliçeye sayfa sayfa bakıldı ve özel bir düzenleme ile Yunanistan'ın istediği teminatların bulunduğu anlaşıldı. Böylece adadan ayrıldık. 
Bugün Titi'ye saat 16:00 sularında balık bekliyorum dedim. Rüzgar kuzeyli esiyor ve kafadan geliyor. Ana yelkene camadan vurup, motor yelken tırmanmaya başladık. Deniz dalgalı. Karpathos'u batıda bitirmeye yakın saat 16:00 olmadan çıkrık yine boşalmaya başladı. Yelkeni kapatacak vakit yok. Dalgalara ve rüzgara arkamızı verip tekneyi yavaşlattık. Bir taraftan çıkrığı sararken, diğer taraftan Titi dümeni tutuyor. yelken ve dümeni aykırı tutunca uygun bir pozisyonda tekne durmaya başladı. Balığı tekneye kadar çektik, ancak bir türlü kancaya uzanamıyoruz, Titi dümeni bırakamıyor ve tekne dalgada baş kıç yapıyor. Aynı boyda bir orkinos teknenin kıçında, ne var ki, sahtenin iğnesi ucundan tutuyor. Bu baş kıçlardan birinde tekneye alamadan silkelendi ve iğneden kurtuldu. Bir kaç saniye önümüzde kaldı, sonra dalıp gözden kayboldu. Kısmette yokmuş. 

Üzgün bir şekilde rotayı düzeltip, Khalki adasına devam ediyoruz. Khalki küçük bir iskeleden ibaret. Derinlik çok fazla olduğundan (20m civarı) bırakılan zincirin çoğu dibi zor bulunca biraz sağlam olmayan şekilde bağlanmış olduk. Neyse ki rüzgar altındayız, idare eder gibi. 
Yine de içimiz rahat etmedi, çıkıp yeniden demir attık. İskelede 2 tane Türk teknesi daha var, yanımızda da bir Fransız. Bir su hortumu var ama kilitli, anlaşılan her zaman açılmıyor. Elektrik ise yok. Yanılmıyorsam bağlanma parası 11 Euro kadardı. Adada polis yok, bu nedenle biz de kontrole gitmedik. Sahildeki evler direkt denize açılıyor ve hepsinin önünde denize iniş merdivenleri var, güzel bir konfor. Gece akülerimizden biri alarm vermeye başlayınca huzur kaçtı. Bir süre motor çalıştırdık ama çare olmadı. Hal böyle olunca start aküsünden kaynaklı bu problemi gidermek için kutup başlarını söktüm. Ertesi gün önce Simi'ye ardından Orhaniye'ye gidip aküyü değiştirmeye karar verdik. 

30 Haziran günü sabah erken demirden gelen bir sesle uyandık. Yanımızdaki Fransız ayrılırken bizim demiri kaldırmış, hava esiyor ve bir türlü kurtaramadı. Demiri boşlamak için aceleyle kutup başlarını taktım ve motor çok şükür çalıştı. Gidip demiri boşalttıktan sonra bile demiri kurtaramadılar. Neyse yakınımıza kadar geldikten sonra benim kurtarma kancası sayesinde demir kurtuldu. Bu seferde benim rüzgar üstümde olduklarından benden ayrılamıyorlar. Güç bela tornistanla tehlikeli manevraların ardından yapışan tekneyi bizden uzaklaştırdık. Biz de artık motoru kapatmadan yola çıkmaya karar verdik. Böylece Khalki adasını çok tanıyamadan demir aldık. Yolda dostum Kaan'ın yardımıyla, Marmaris'den bir akü ayarladık, fiyatta anlaşıp (430TL) kredi kartıyla ödedik. Dolmuşla Orhaniye'ye gönderilecek. Biz hızlı bir seyirle önce Simi'nin güneyine geldik, sonra buraya uğramaktan da vazgeçip Orhaniye'ye rota tuttuk. (40nm) Yeni marinamızın sahibi Doğan Bey'in anlayışıyla bir geceliğine Palmiye Marina'ya bağlandık. Aküyü söktük ve depoya kaldırdık. Yeni akü akşam kalkan dolmuşa yetişmemiş ve ertesi güne kalmıştı. Akşam yemeğini Palmiye'de yedik. 

Cumartesi sabahı telefon görüşmelerinin ardından akü 10:00 dolmuşuna konuldu ve 11:00 de elimize ulaştı. Yerine monte ettikten sonra marşa bastık, Martı Marina'ya yanaşıp yakıt aldık ve pis su tankını tahliye edip, mavi karta işlettik. 
Litresine 2 TL alıyorlar. Ardından düz rota batıya seyirle akşam geç olmadan 15 mil mesafedeki Simi adasına bağlandık. Simi tahminlerimizin tersine epey boş. Restoranlar bile dolmuyor. İçkilerimiz azaldığından buradan takviye edip, seyrin geri kalan bölümünü rahat geçirelim istedik. Akşamüzeri internetin ücretsiz olduğu ufak bir barda çöplendik. İçkilerin yanında getirilen mezelerde gayet lezzetliydi ve ayrıca çok da hesaplıydı. 

Pazar günü sabahtan içkiler tekneye geldi. Biz de adadan ayrıldık. Önce kuzeyindeki boğazda denize girip serinledik, ardından batısında balık baktık ve tekrar yüzme molası verdik. Öğleden sonra 30 mil batıdaki Nisiros adasına dümen tuttuk. Nisiros'a da 2 gece ayırdık. Limanı güzel bir ada. Liman ağzı epeyce sığlaşmış ama içerisi korunaklı ve derin. 
Burada Captain's House Restaurant diye bir lokanta güzel ev yemekleri yapıyor. Herkes Afrodit'i tavsiye etse de, biz bu tavernadan çok memnun kaldık. Ev yapımı mütevazi domates dolması ve ertesi günü ikram ettikleri mussaka çok lezzetliydi. Burada çamaşırları da yıkattık. (1 makine çamaşır = 8 Euro)




Limanın kenarından denize girmek mümkün. Bir liman görevlisi kadın akşam üzeri uğrayıp bağlanma paralarını topluyor (10 Euro) arada bir de polis ana limandan gelip evrak kontrolü yapıyor. Biz kratere çıkmadık, onun yerine karşı adalarından etrafında balık baktık. Bu sefer nafile..

4 Temmuz sabahı Nisiros'tan ayrılıp, Tilos'a gectik. Yol boyu sert rüzgar arkadan bize eşlik etti. Tilos limanı küçük olduğundan erken bağlanmak işimize yaradı. Liman görevlisi tonoz verince demire de gerek kalmadı. Bağlanma biraz pahalı 25 Euro ama kesinlikle değer, zira koy rüzgara açık ve dalga yapıyor. 
Hatta akşamüzeri rüzgar aniden artınca, açık deniz tarafında limana bağlı guletlerde tam bir can pazarı yaşandı, demir tazeleyen, demiri toplayıp bir koya kaçanlar oldu. 
Adanın sahili taşlık ama çok temiz. Deniz ayakkabısı şart. Burada da liman polis yok, bir polis gelip evraklara baktı gitti. Burada yemeğimizi iskelenin karşısındaki terasta yedik. Garson GS-Manu maçında Istanbul'a gelip nezarette kalmış bir İngiliz - ne zaman bir Türk görse bu hikayeyi anlatıyor.







Ertesi sabah yeniden Simi'ye dönme zamanı. Rüzgarsız bir havada Simi'ye geçerken çıkrık yeniden boşalıyor. Şartlar güzel, her şey hazır bu sefer. Yine hızla çıkrığı sarıyorum ve balık tekneye yakınlaşıyor. Balık kıç aynaya yanaştığında kancayı takmak için eğiliyorum, takıp çekerken balık bir daha silkelenip kancadan kurtuluyor. Bu sırada gerilen misina sahte ağzındaki metal tarafından kesilince oltadan da kurtulup sahte yemle birlikte suya düşüyor. Kaçan 2. büyük balık da aynı boyda. Bu son hareket antrenmanlarını daha fazla yapmak lazım anlaşılan.

Siminin güneyindeki boğazdan geçerek doğusundan kuzeye yükselip Pedi koyuna girdik. Çok sayıda tekne koy içinde alargada. Biz sancaktaki beton iskeleye kıçtan kara olmayı tercih ettik. Burada sahilde suratsız bir adamın servis yaptığı restoranda akşam yemeği aldık. Elektrik ve su yok. 

6 Temmuz Perşembe sabahı güneye rota yapıp, orta suda balık bakarak önce Bozukkale koyuna girdik. Loryma antik kentinin surları bu koyda ve muhtelif iskeleler/restoranlar mevcut. Daha sonra yine balık bakarak bir sonraki koya geçtik. Serçe bu sahildeki doğu/batı yönlü dar ve korunaklı bir koy olmakla beraber, dağdan inen rüzgarlar şiddetli cıvarna yapıyor. Koyun ortasında demirde dururken bir anlık boşluktan dolayı Titi'yi arı soktu. Yüzü şişince epey korktuk ve çeşitli yöntemlerle indirmeye çalıştık ama nafile. Akşam sahilde iskeleye bağlandık ama yemek yiyecek hal kalmadı. Burada çok fazla arı var. Tatilin keyfi kaçtı desek yeridir, ama çare yok.


Ayın yedisinde Rodos'a gitmekten vazgeçerek, yeniden Simi'ye yükseldik ve limana bağlandık. Titi biraz daha toparlandı ama yüzünde şiş devam ediyor. Bu sefer bağlanma parası olarak 30 Euro aldılar ama 15 Euro bir başka makbuzla - zira 2.gece 15 Euro ödedim. (Elektrik dahi) Su ayrıca her sefer 5 Euro ancak tekne bile yıkanıyor. Akşam yemeği için tercihimiz güney kıyıda 2.katta bir teras. Güzel bir yemek ve güzel bir manzara. Dev gibi gemiler limana yolcu indiriyor.




Ertesi günü güney yamaçtaki kiliseye çıkmak istedik ancak kiliseler aşırı turist ilgisi nedeniyle kapalı tutuluyormuş. Yamaçta güzel ve otantik pansiyonlar var. Biz de biraz resim çekerek aşağıya indik. Akşam da karşı sahilde salaş bir lokantada 2. kez domates dolmasının tadına baktım. Favori yemeklerden biri oldu bu yaz :)

9 Temmuz sabahı Simi'den çıkış işlemlerimizi gerçekleştirip Türkiye'ye dönüş yaptık. Geceyi Kuzbükünde Sarıyaz teknesinin reisi dostumuz Matay ile geçirip, sabah erkenden yeni limanımıza bağlandık.

Büyük balıklarla mücadele ettiğimiz, keyif aldığımız güzel ve uzun bir seyir oldu. akü haricinde bir aksilik yaşamadık ve eskiden gidilen adalara yeni bir tur yapmış olduk. Gelişmiş seyir yardımcıları kağıt haritaları tamamen ortadan kaldırdı. İnternet her yerde olduğu gibi denizde de hayatı kolaylaştırıyor. Eylülde yeni bir seyirde buluşmak üzere, sakin rüzgarlar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk teknemizin önce alınma ve sonra veda öyküsü

Önsöz / Intro