2000 : Ayvalık ve Marmara

2000 yazında Tijen'le birlikte yaptığımız seyir





Rota : Fenerbahçe - Marmara Adası (71nm) -   Bozcaada (85nm) - Ayvalık(50nm) - Assos(17nm) - Bozcaada(34nm) - Gelibolu(34nm) - Şarköy(24nm) -Hoşköy(11nm) - Marmara Ereğlisi (34nm) - Fenerbahçe (49nm)






2 hafta süren bu seyirde bu sefer yanımızda başka bir yat olmaksızın 2 kişi Ege'ye açılıyoruz. Lolita için yine bir ilk sayılır.  Bu kez  Tijen'le beraber yoldayız. Doğrusu yola çıkana kadar onu ikna etmek için çok zorlandım. Bir ölçüde haklıydı. Zira ben tek başıma yapacağım bir sefer için acemi sayılırdım, o ise zaten neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. 
  Yolculuğun ilk durağında Marmara adasına geldik. Akşamüzeri bizimle yarım saat oynaşan yunuslar keyifli bir tatili haber  veriyorlardı.  Buradan da ver elini Bozcaada... Bozcaada'da çiğ börek yerlerken teyzem ve eniştemle karşılaşmamız tam bir sürpriz oldu. Eh geçen senden alışkanlık yeni bir balık mangal ziyafetinin tam da sırasıydı. Biz de bu fırsatı kaçırmadık.
  Bozcaada'dan ayrılıp Babakale'yi döndüğümüzde zaten hafif üfleyen rüzgarda duruverdi. Burada Sivrice'ye yakın mola esnasında birbirimizin yediği badem salatalığın sesinden başka hiçbir şey duymamak olağanüstüydü. Çıt çıkmıyordu. Rüzgar olmayınca denizde cam gibi ve 8-9 metre derinlikte deniz dibi akvaryum gibi. Bu olağanüstü ortama veda edip sonra Ayvalığa gittik ve Setur marina'da birkaç gün geçirdik. 


   Tabii Cunda adasında yediğimiz yemeğin tadı buraya özgü bir şey olsa da biz yoktan yere kavga ediverince zehir oldu. Dönüş yolculuğumuzda Assos'a gittik. Herkesin bildiği gibi Assos'un limanı hem dar, hem de sığ. Burada otellerden birinin önüne demir atıp kıçtan kara bağlandık ama sakin olmasını beklediğimiz gece, dağdan aşağı inen civarna bize bütün geceyi zehir etti. Dümen palası vurdu. Sabah kalktığımda baktım güvertede kan, meğer gece karanlığında ayak parmaklarımı çarmıh ayaklarına vurmuşum haberim yok - buraya baştan kara bağlanmak daha doğru imiş. Dahası liman içine demir atılmamalıymış. Tecrübeler böyle yaşanıyor.

   Yolculuğumuz ise özellikle Gelibolu'dan sonra çok sıkıntılı bir hal aldı. Oysa teknemiz ufak olduğundan daracık Gelibolu limanına girmiş ve kafeteryanın arkasına  bağlanıvermiştik. Günlerce fırtına şeklinde esen poyraz nedeniyle Marmara'yı deyim yerinde ise adım adım geçtik.  Şarköy - Hoşköy - Barbaros - M.Ereğlisi gibi balıkçı barınaklarına girdik çıktık. Sanki bir Marmara araştırma ve keşif gezisi oldu.


Bu arada tam anlamıyla mecburiyetten Hoşköy barınağında büyücek bir balıkçı teknesine bağlı vaziyette bir kaç gece kaldık. Ama diğer taraftan yeni çıkan Tekirdağ rakısıyla burada tanıştık. Bir taraftan poyraz, bir taraftan yağmur doğrusu ikimize de romantik bir  dönüş yolculuğu oldu. Istanbul'a döndüğümüzde rüzgar hızını kesmiş ama tatilimizde bir kez daha sona ermişti. Yeşilköy çakarını bordalayıp Fenerbahçe'ye dönerken içimize bir hüzün çöktü.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk teknemizin önce alınma ve sonra veda öyküsü

Önsöz / Intro